ATEŞİN VE GÜNEŞİN ÇOCUKLARI – 4

Dağlar renk çoşkusuyla
Nehirler köpük soluğuyla süslenir
Medya bir imparatorluktur artık
Sofrasında milyonlar beslenir

Bir ilayda fışkırdı karın altından
Güneşi dudağından öptü
Gökyüzünü en mavi alnından
Bin yıl sonra “kardelen” dediler
Aynı anad Asur dilinde Medler
Kahraman anlamında “kardu” bilindiler
Sığmaz oldular kendi coşkularına
Süzülüp aktılar iki nehir arasından
Birinin kıyılarına gönül verdiler

Ey yedi kollu çılgın ve güzel nehir
Özgürlüğü dört yüz yıl türküleyen nehir
Sevinçlerde yaşamı halaylaştıran
Ölümlerde ağıtlaştıran nehir
Her kolun fırtınalar yorgunu bir destan
Kasırgalar yorgunu bir baştır senin
Basnav kolunda Bacnavi başın
Hazb suyunda Hazbani başın
Bazan ışıl ışıl – bazan kan revan
Akar – akar da coşkun şarkılı suların
Bir türlü tükenmez mi gözyaşların

Canların sevda sevda beslenir Cibal’da
Bir kıyında Şadancan ezgileri
Bir kıyında Madancan türküleri
Halaylanıp durur davul gümbürtülerinde
Saz tellerinde – zılgıt seslerinde
Ya Mazdanakanların – Barisanların
Her birinde bir başka gençleşir yaşın
Ve ejderhalar kralı ey Haftan-Boht
Yedi baş içinde
Yedi burca dikilmiş bir bayraktır başın

Bir yanın Cudi dağlarıdır
Ki doruklarda şafaklar yıldızlaşır
Şamaş’a yükselen bir zigurrat diliyle
Bin yanında serpilip gelişen Ceziret
Medya içinde akan bir seliyle
Pınar olup süzülür yedi baştan ayrı ayrı
Yel olup eser yedi gökten
Nehirlerde açılıp solan köpük gülüyle

Ey orman gözlü – rüzgar saçlı nehir
Suların ki zamanın sonsuz nabzında
Asuridir – İranidir – Goranidir atıp duran
Özgürlükte köpürüp kabarandır
Tutsaklıkta başını taştan taşa vurandır
Dört yüz yıl boyunca bütün yurtlarda
Uygarlık bahçelerine doğru koşandır
Ve yüklenip acıların en taşınmazını
Güzellik denizlerini arayıp sorandır

O megler ki birer birer sana geldiler
Hepsi de aynı dilden geleceği bildiler
Saltanatlar bir gün çöker dediler
Yüksektekiler bir gün düşer dediler
Sonra geldikleri gibi gittiler
Ki onlar
Hepsi de nehir sözlü birer şairdiler

Ve her biri sönmeyen bir güneş
Yalım yalım yükselen bir ateştiler

Onlar söyleyip sözlerini çekip gittiler
Tam dört yüz yıl sonra Persler
Onların ateşten sözleriyle geldiler
Yolunu yoldaş – dilini soydaş bildiler
Yedi başlı nehrini katıp kendi nehirlerine
Korkuyu gözlerinden süpürüp sildiler

Arzumanın kalmıştı Arşipel boylarında
Yolun artık Ninsun yoluydu senin
O denizden yapmıştı yolculuğunu bin yılda
Sen otuz yılda karadan varacaktın
Havva’nın ardından geçip Anadolu’yu
Ligya’da Ninsun’u yeniden soracaktın
Kararmış bir güneş altında
Ve korkunçu bir savaşın tam ortasında
Ateşi ilk kez barışın rengiyle tanıyacaktın
Sonra Heredot tarihinin en ışıklı yerinde
Kendi geçmişinin bir sanığı olacaktın
Açamayacaktın doğanın hiçbir kapısını
Baharsız bir leylak gibi şaşırıp kalacaktın
Ve Yunan olimposlarında bayram ateşleriyle
Zağros doruklarına selamlar salacaktın

Sen geçerken Anadolu’yu boydan boya
Bir adam vardı
Camgöbeği bir denizin kıyısında
Miletli Tales derlerdi adına
Masmavi öpücükler kondururdu yıldızlara
Büyülü bir söz söylemişti bir gece
Ki senin hiç duymadığın ve anlamadığın
O sözden tam üç ay sora tek başına
Ve senin şaşkın tanıklığında
Tanrıça Ninsun’u yeniden vermişti Şamaş’a

Ey Medya’nın Pers’e karışmış yiğit neferi
Ne olur anlasaydın o büyülü sözleri
Zamanın bin yıl gerisinde
Ve insanın bilimle tanışma arifesinde
Güneş tutulmasına tanrıların gazabı değil
Şamaş’ın oğluyla buluşması deseydin

İnsanın doğaya ilk seslenişiydi o gün
Ey doğa sen kimsin –diye soruşturuyordu
Ve doğanın kahkahalar savurup
Ben senin ananım – diye yanıt verişiydi

Ah Medya – işte o gün kaçırdın miladı
Tam altı yüz elli yıl sonra
Milat diye boynunda buldun celladı

Ne Ninsun kaldı ne Şamaş ne Kibele
Bir gözünde huriler soyunda çırılçıplak
Bir gözünde kutsal bakire Meryem
Bohtan’da Yakubi’ye dönüşürken adın
Başına gelenleri şimdi nasıl söylesem

Gözyaşından dereler aktı Cudi’nin
Eğilip de bir yudum içemedin
Curkan olup kestin bütün yolları
Cabarki olduğun için geçemedin
Dostunu düşmanından
Sevincini pişmanlığından Medya
Dinsel bir hiç uğruna seçemedin
Serden geçtin de her gün kan içinde
O kanlı yalanlardan geçemedin

Adnan Yücel

Common phrases by theidioms.com