ATEŞİN VE GÜNEŞİN ÇOCUKLARI – 3

Ninowa bir kanlı zulüm kalesidir artık
İki nehir arasında
Tüm nehirlerin korkulu belasıdır

Ve tanrılaşmış bir kral soyunun
Asur tabletlerindeki zulüm yasasıdır
Ey Firdevsi – koca şair
Bu destan bir halkın yalansız kavgasıdır

Zifir karanlıklar kuşanmış bir öfke
Tanrılaşmış bir kralın tanrısal çocuğu
Yürüyor yeryüzüne tepeden bakarak
Bulutlardan selamsız geçip
Yıldızlardan ışıksız ve yarınsız kayarak
Babil yeşilliklerine kan püskürüp
Medya’nın ateşlerine köpük salarak
Yürüyor adım adım
Her adımda gözyaşı ve ölüm saçarak

Korkunun çevresinde kullar ve elçiler
Gözlerinde isyan kokusu ve yenilgiler
Yankılanır sesi Ninowa duvarlarından
Babil’de kimin elindedir dizginler
Dağlar kimin için ses verir
Kimin için akar köpüklü nehirler
Ne Marduk ne Mazdadır evrenin tanrısı
Yalnızca Asur için ezildi kutsal çiçekler
Böyle bilmeli tüm kullar ve köleler

Elleri başında – yaralar şehra şehradır
Gözlerinde tutuşan vadiler
Zulüm kuraklığında sahra sahradır
Ah Medya – beynimin çaresiz yarası
Tanrısallığımı sarsan onur karası
İsyanı yurrtlarımda bayraklaştıran
Korku nöbetlerimin iyileşmez sarası

Küd diye – Hed diye – Med diye geldiler
Bütünleşip bir anda Medya’ya dönüştüler
Sonra İskit ile – Elam ile – Babil ile
Urartu ile – Mısır ile – Pers ile
Tanrısal tahtıma gözlerini diktiler
Asur sözlerine kahkahalar savurup
Zerdüşt diye bir haine gönül verdiler
Demir kılıçlarımı tenlerinde
Sivri kargılarımı gözlerinde istediler

Duyun ey elçiler – askerler – köleler
Başımın yarası beyinden gelirmiş
Beyin yarası genç beyinler istermiş
Öyleyse Medya’dan başlansın önce
Medyalı genç kızlar ve delikanlılar
Beyinlerini sunmak için sizi beklermiş

İki nehrin arası
Baştan sona bir beyin yasıdır artık

Ne türkü söylenir aylı gecelerde
Ne zılgıt atılıp halay çekilir
Sökülen dişlerden
Dövülen döşlerden
Her gün yalnızca havarlar yükselir
Acılar tutar dağ başlarını
Pınarlar kurur
Nehirler susar
Gözyaşından seller seslenir
Hes seste bir tohum öfke
Her seste bir kıvılcım isyan beslenir

İsyan büyür dağlara dağlara
Medya’da bülbül inmez bağlara
Sunulmasın tabak içre beyinler
Ne hastalara ne sağlara
Oy havar – havar havar
İskit ve Babil demekte ne var
Ölümden korkacak nesi var

Dağlarda sesler katılır düzdeki havara
Varın haber salın o kömür gözlü yara
Bir ateş gerekir yeniden – bir ateş
Zulmün karanlığını yakıp yükselen
Özgürlüğün sesini çiçekleyen bir ateş
Çekilen havarlar artık dinmelidir
Derdin çaresi yalnızca bizdedir
Korkuyu yenmenin tek yolu
Yine korkunun içinde yatan gizdedir
Ölüm düşmanın ellerindeyse
Yaşamak bizim ellerimizdedir

Bir balyoz iner nar renkli demire
Kıvılcımlar karışır damlayan tere
Boğazda düğümlenen bir oğul acısı
Fırlayıp yürekten düşer yere
Örs nereye savrulur o acıyla
Körük nereye

Bir baş için bin baş isterler
Yaşlıl bir baş uğruna
Her gün iki genci kurban ederler
O baş ki sağ oldukça
Daha nice oğul – nice kız keserler

O yaşlı başa bir balyoz gerek
O balyozu tutmak için yürek gerek
Dağlarda tek tek yanan ateşlere
Harlanan demir ateşini katmak gerek
İçimde dinmeyen oğullar acısı
Gel otur yanıma
Demirin – örsün ve ateşin bacası
İsyan ateşlerini körüklemek gerek

Bu belde şahinler beldesidir
İki nehir arasında bir nehir
Ki adına Medya denir
En korkulu destanlarında bile
Yalnızca ışık ve yiğitlik dillenir
Bu nasıl bir bulut ki üstümüzde
Altı nehrin ışıklı suları
Aynı bulutun yüzüyle sislenir

Zulüm yağar gökten – yalnızca zulüm
Gün düşmez nehirlerin yüzüne
Ölüm çöker yalnızca – ölüm
Daha ışımadan kararır cümle sular
Anasından düşmeden ölür dölüm
Medyalı bir demirciyim ben
Yanardağları söndürür ateş külüm
Al gülüm
Mor gülüm
Gonca gülüm
Bir oğulun ateşten gözleri uğruna
Varsın dağlarda mezarsız kalsın ölüm

Demirci Kawa derlerdi adına
Medyalı yiğitler başıydı dağlarda
Tek tek yanan ateşleri
Birleştirip Ninowa’ya kaydırmakta
Zalim Dehak’sa oturmuş yatağında
Başındaki yaralara
Tabaktan gencecik beyinler çalmakta

Bütün çileler tek bir söz içindir
Demiri dövmek tavında gerektir

Tam da karalar erirken yürüdüler
İncecik derelerce süzülüp nehirleştiler
Kabarıp taştılar
Köpürüp derinleştiler
Ninowa surlarında denizlere girdiler
O gün dağlardan ateşlerle inen Medler
Ninowa artık yoktur dediler
Sevinç gözyaşlarını koyup taslara
Yudum yudum şarap diye içtiler

Demirci Kawa tanrısal Dehak tahtında
Elinde balyoz
İner kalkar beyin sürülen yaralı başa
Medya’dan yükselen havarlar adına
Babil’de çekilen ahlar adına
Bir daha – bir daha
İskit gözünden süzülen yaşlar adına
Beyinleri çıkarılan gencecik başlar adına
Bir daha – bir daha

Bir ateş yükseldi gökyüzüne Ninowa’dan
Zulmün karanlıklarını yırtan bir ateş
Yükselen yalımlarla dillendi özgürlük
Ceylanlar indi yeniden nehir kıyılarına
Turaç sesleri yükseldi sazlıklardan
Ateşin çevresinde halaylar kuruldu
Sevinçler süzüldü geçmiş havarlardan
O büyük günün adına “newroz” denildi

Adnan Yücel

Common phrases by theidioms.com